top of page

"Bu Ne Biçim Reklamdır?"
28 Mayıs 2018, Pazartesi

İki Başlıklı Yazı

 

Bu Ne Biçim Reklamdır?


Bir Kişi Dünyayı Değiştirebilir…

 

Bugün, reklamlardan söz edeceğim.

Cep telefonumda gözüken reklamı her gördüğümde, beynimden vurulmuşa dönüyorum! Bol bol da para dökülüp yayımlandığı için, iki günde bir tekrar tekrar cep telefonu ekranlarına düşüyor!

Lazer, lasik ya da ilasik olarak tabir edilen cerrahi yöntemlerle, görme kusurlarının giderilmesinin teşviki için hazırlanan bu reklamda ifade olarak, “Gözlük ve lenslerden kurtulun” diyor, görsel olarak da çöpe atılan bir gözlük resmi kullanılmış. Yani durum bu kadar vahim.

Peki insana sormazlar mı? Kime göre, neye göre?

Biz diyoruz ki “Gözlük en problemsiz ve güvenilir görme aracıdır.” Bu reklam ise, bizim problemsiz ve güvenilir addediklerimizle ilgili “Çöpe atın” hatta, “Atın ve kurtulun” diyor.

Hadi diyelim ki Türkiye’de gözlük takan milyonlarca kişi, dünyada takan yüz milyonlarca kişi, görme probleminin çözümü için, nedenini bilmeden gözlük takıyor diyelim. Peki, gözünüze laser, lasik ya da bu reklamda önerdiği şekliyle ilasik işlemini uygulayacak göz hekiminiz, niçin kendisinin görme probleminin çözümü için, kullandığı gözlüğünü çöpe atmıyor?

Cevabını hepimizin bildiği bu soru bile başlı başına, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, diğer tedavi yöntemlerini kötülemekten geri kalmayan zihniyete karşı da ortak mücadele platformu kurmamız gerektiğini göstermektedir.

İşimiz gereği birçok göz hekimiyle çalışıyoruz, eskiden gündelik hayatlarında yalnızca gözlük kullanan göz hekimlerimiz, şimdi gelişen teknoloji ile birlikte yeni üretilen lensler sayesinde, son yıllarda birçok kontak lensi de yoğun kullanmaya başladı. Üstelik kendi ya da yakınlarının gözünde meydana gelen refraktif kusurları gidermek adına, gözlük ya da lens ikilisi dışındaki başka bir alternatifi tercih eden doktora hiç rastlamadığımız da hayatın bir gerçeğidir.

Uzman değilim ama bunun iki temel nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi, göze ya da bedenin herhangi bir noktasına yapılan (neşterle ya da lazerle olsun) her cerrahi müdahale, içinde her zaman, enfeksiyon ve/ya başarısızlık riski barındırır. Kaldı ki bu tip operasyonlarda başarısızlık riskinin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan yeni araz, genellikle geri dönülemez ve başka bir operasyonla giderilemez keskinliktedir.

İkinci olarak ise başarılı operasyonlar sonrasında bile refraktif kusurun bir süre sonra yine ortaya çıkabileceği ihtimalidir. Yani lazer operasyon yapıldıktan birkaç sene sonra, gözlük çöpe atıldığı için, kullanıcı tekrar optisyenlik müessesesine geri dönmek zorunda kalabilmektedir.

Bu konuda Sivil Toplum Kuruluşlarımız birçok çalışma yapmalarına rağmen, ülkemizde lazer göz operasyonlarının, diğer birçok ülkeye göre daha yaygın olarak, uygulanmasının önüne geçemediler.

 

Sağlık açısından birçok riski barındırdığı gerekçesiyle, bu tür operasyonların engellenmesi için birçok davanın açıldığı ülkelerde sonuç alınması üzerine, bu tür operasyonlara kısıtlı şekilde izin verilirken, bu operasyonların ülkemizde çok yaygın olduğunu görüyoruz. Bu yaygınlaşmanın nedenlerinin başında da reklam faaliyetlerinin geldiği tartışmasız bir gerçektir. Herhangi bir denetime tabi tutulmadığını gözlemlediğimiz bu reklamlar, lazer ya da benzeri göz operasyonlarını çok iyi bir çözümmüş gibi sunmaktadır.

Bu reklamların etkisinde kalan kullanıcıların göz hekimini neredeyse zorlayarak, kendi hekimi önermiyorsa bu tür reklamı yapan kurumlara giderek ille de operasyon olmak istediklerini biliyoruz. Sonuçta bu elbette kişinin kendi tercihidir, isteyen istediği operasyonu yaptırabilir. Burada taşıdığımız sorumluluk gereği, dikkati çekmek istediğim iki önemli nokta bulunmaktadır:

1. Sağlığı etkileyecek ürün ve uygulamaların reklamında denetim olmalıdır. “Kartal gibi göreceksiniz” diye pazarlanan bir taahhüt yanında,  bu uygulama sonrasında karşılaşılabilecek muhtemel riskler de aynı puntolarla ve aynı dikkati çekecek şekilde verilmelidir. Yani, sadece cazibe değil, tehlike de aynı şekilde ilk etapta gösterilmelidir. Bu -olması gereken- yapıldığı takdirde, bu operasyonlara olan talebin ve operasyon sayısının azalacağına hiç şüphem yok.

 

2. Son yıllarda, bu tür uygulamaların, televizyonlarda, gazetelerde, billboard’larda ve sosyal medyada yayımlanan reklamlarında gözlük ve lensi karalayıcı bir algı oluşturulma gayreti içinde olunduğu görülmektedir.

 

Özellikle gençlerin takip mecrası olan sosyal medyada yayımlanan reklamlarda yer alan, “gözlüğünüzden kurtulun” mesajının etkisiyle, gelişme çağında olan gençlerimiz, bu yaşlar için makul görülen dış görünüş kaygısı nedeniyle, gencecik gözlerine kesik attırabilmektedirler!

Tabii bunun yanında, genç yaşların getirisi olarak, ileride telafisi güç hatta imkansız zararları düşünmeden hareket eden gençlerimize ve onların ebeveynlerine ulaşamayan biz sektör mensuplarının sorumluluğunu da göz ardı etmemiz gerekmektedir.

Netice olarak, lazer operasyonlarıyla refraktif kusurların düzeltilmesi, bir tedavi yöntemi değildir. Lazerle de olsa gözde kesik(ler) meydana gelmektedir. Tamamen estetik amaçlı olan bu operasyonun uzun dönemde gözde yaratabileceği olumsuz etkilerin ne olacağı, tam olarak bilinememekte, öngörülememektedir.

Bilinmesini isterim ki anlattıklarımdan asla teknolojinin gelişmesine, ya da lazer operasyona karşı olduğum anlamı çıkarılmamalıdır! Benim karşı olduğum husus, toplumun etik olmayan reklamlarla ve eksik bilgiyle cerrahi yöntemlere yönlendirilmesidir.

Bir Kişi Dünyayı Değiştirebilir…

Yazımın bu noktasında, yürüyüş için yola çıkmama ilham olan sektörümüzden bir kişi ve onun girişiminden de söz etmeden geçemeyeceğim.

 İstanbul’dan Ankara’ya yürüme fikri ilk aklıma geldiğinde “tek başıma ne etki meydana getirebilirim” diye sordum kendime. Ve o zaman sektörümüze en çok emek vermiş kişilerinden biri olan Eczacı-Gözlükçü Taylan Küçüker’in girişimi geldi aklıma…

Bir kişi çok şey yapabilir. Biliyor musunuz ki, bugün Eczacı-Gözlükçü Taylan Küçüker olmasaydı bu yazıya konu olan lazer operasyonları, mevcudiyetinin birkaç katı olacaktı. Belki de yüzlerce insanın göz sağlığını korunmasına vesile olan, Taylan Küçüker’in dikkati ve konuya sahip çıkarak, tek başına da olsa mücadele etmesiydi.

Her şeyi derneklerden, Sivil Toplum Kuruluşlarından beklememek gerekir. Yeri geldiğinde tek başına da olsan inandığın yol için, iyi bildiğini düşündüğün noktada, ilke ve prensiplerini korumak için harekete geçmek, yani yollara düşmek gerekebilir.

Okumakta olduğunuz yazıyı akşam saatlerinde kaleme aldığım için, ofisteki notlarımı bulup tarih ve belge gibi detayları şu anda size veremiyorum. Merak edenler olursa, bilahare bulur paylaşırım ya da dileyen, Taylan Bey’den de birinci ağızdan öğrenebilir.

Konu kısaca şöyle: Taylan Küçüker, lazer operasyonları için o dönemin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun lazer operasyon olanlara ödeme yaptığını fark ediyor. Hemen kuruma bir mektup yazarak, refraktif kusuru düzeltmenin “gereksinimden kaynaklanan cerrahi bir müdahale” olmadığını ve sadece estetik nedenle gerçekleştirilen bir operasyon olduğunu bildiriyor. Tedavi amaçlı olmayan bir uygulamanın sosyal güvenlik kurumu ödemeleri kapsamında olamayacağını gözler önüne seriyor. Ve kurum hemen bir yanlıştan dönerek, ödemeleri durduruyor.

Burada iki noktayı dikkatle düşünmenizi öneririm! Birincisi, daha ilk günden tamamen ticari amaçlı ve estetik nedenli olan bir uygulama kurumun ödeme planına aldırıldığının fark edilmesi…

Bu farkındalık olmasaydı, bugün bu operasyonlar çok daha fazla yayılmış olacaktı ve kim bilir kaç kişi bundan zarar görecekti.

İkincisi, bir kişi çıkıp yanlışı işaret etmiş, o yanlışın görülmesini sağlamış, o yanlışın düzeltilmesine vesile olmuştur. Kendisine buradan, toplum sağlığına yaptığı müthiş katkıdan ötürü, aynı şiarın paydaşı olan bir optik sektörü mensubu olarak tekrar teşekkürlerimizi gönderiyorum.

Evet, bir kişi çok şey yapabilir. Bir kişi birçok şeyin düzelmesine vesile olabilir. Hele herkes üzerine düşeni yaptığında, birlikte çok daha fazla güzellik gerçekleştirilebilir. Ben de bu inanç ve gayretle yürümeye karar verdim ve yürüyorum.

Bu bilgiler ışığında, optik sektörünün bu konuya zaman geçirmeden sahip çıkması ve resmi kurumlar nezdinde gerekli düzenlemelerin yapılmasının sağlanması gerekmektedir.

Lazer operasyonları reklamlarının dışında bizleri ilgilendiren bir diğer reklam konusu da yabancı sermayeli zincir mağazaların reklam gücüdür. Yerel bağımsız optisyenlik müesseselerinin hiçbir zaman yapamayacağı reklamları yapacak finansal güce sahip dünya devlerinin, orantısız rekabet gücü kullanmasına karşı da her zaman uyanık ve hazırlıklı davranmamız, birlik ve beraberlik içinde, ortak aklı yürütmemiz şarttır!

Yürüyüşümün son günlerine adım adım yaklaşmaktayım. Bu yürüyüş kapsamında, hali hazırdaki diğer optik sektörü sorunlarını da ele alıyorken, sizler de bizlere katkıda bulunabilirsiniz. Toplumu bilinçlendirecek, sektörümüzü yerli ve milli çerçevede geliştirecek önerileriniz ya da üzerinde durulmasını istediğiniz konular olduğu takdirde lütfen bize bildirin. Bu vesileyle onları da gözden geçirip yaralarımıza deva olacak çözümlere birlikte ulaşabiliriz.

Günden güne artan desteğiniz için hepinize sonsuz teşekkürlerimle…

Erol Harbi

Opak Lens A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

bottom of page